27. sayının ön sözünden:
Ne var ki dünyada değişmeyen, geçmeyen?
İki an arasında aynı kalan var mıdır, “aynı nehirde iki kere yıkanamazken” hiçbirimiz? Yoksa, o zaman değişimi kabul edip zaman zaman da yaşamımıza yön vermesine izin vermemiz doğanın gereğidir. Fakat nedir bu talep edilen, istenilen değişim? Herhalde beklentimiz başkalaşım olsa gerektir. Başkalaşmak fakat yabancılaşmamak… Daima ileriye doğru, daha iyiye doğru bir başkalaşmak…
İleriye doğru olmazsa başkalaşım denemez adına. Süründüğümüzü sezdiğimizde kozamıza çekilmeli, kendimizi bulup kanatlanmamız gerek. Kanatlarımız kırıldı diyelim, sebebi daha iyisi için değilse bu başkalaşımı kabullenmeden iki kere düşünmemiz gerek.
Bana göre başkalaşıma, tabuları yıkıp kendiliğiyle var olduğu bakışları dışarıdan içeriye döndürmek, bunun sonucunda görülen saf benliği olduğu yerden alıp ona türlü değerler katmak, bütün bu değerlerin önceki benlikle bütünleşmesi ve oluşan sentezde dünyayı bambaşka gören bir ben elde etmek dahildir. Tüm bu süreç gerçekleşirken de “ben”i azaltıp “biz”i çoğaltabilen de var ise ona aşk olsun!
Başkalaşım temalı sayımızda görelim söz söyleyenler neler söylemişler.
Sayımızda yer alan yazarlarımızın/şairlerimizin kalemlerine sağlık.
Herkese keyifli okumalar dileriz.
Zeynep TOSUN
Leyli-Der Genel Yayın Yönetmeni