Tarihte kadın hareketinin görünürlüğü feminist tarih yazımının ortaya çıkışına dek mümkün olmadı. Kadınlar bu zamana dek tarihte ancak birinin annesi veya karısı olarak anılmaktan öteye geçemediler. İktidar ve güç ilişkileri içerisinde tarih yazımında yer bulamayanlar “kayda değer” görülmeyenlerdi ve kadınlar da iktidar gözüyle bu kategori içerisinde bulunuyordu. Feminist mücadelenin yükselmesi, kadınların kamusal alanda yer alma mücadeleleri ve toplumsal olaylardaki konumları güç dengelerini değiştirerek iktidarların hesaba katmadığı yeni bir dinamiğin ortaya çıkışında etkili oldu. Bu sebeple kadın mücadelesi tarih boyunca eril iktidarın radarında büyük bir tehdit olarak algılandı. Günümüzde de iktidarların bu korkusunun devam ettiğini icraatlarından görebilmekteyiz. Ülkemizde bu konuyla alakalı maalesef birçok örnek görmek mümkün; kadın eylemlerinde uygulanan kısıtlamalar ve saldırılar, Cumartesi Anneleri’ne uygulanan baskı, Barış Anneleri’ne yapılanlar, kadın haklarına yönelik saldırılar…
Mirabel kardeşler, Dominik Cumhuriyeti’nde diktatöre baş kaldırma cesaretleri ve yürüttükleri diktatör karşıtı mücadeleleri ile kadın mücadelesinde sembolleşmiş isimler olarak tarihe geçtiler. Mirabel kardeşlerin katledildikleri gün olan 25 Kasım, 1999 senesinde Birleşmiş Milletler tarafından Kadına Yönelik Şiddete Karşı Uluslararası Mücadele Günü olarak ilan edilmiştir. Bedelini, diktatörlük askerleri tarafından tecavüze uğrayıp katledilerek ödedikleri mücadeleleri, bugün hala farklı bedenlerde aynı ruhla kız kardeşlerinin omuzlarında yükseliyor.
Birleşmiş Milletler tarafından ilan edilen Kadına Yönelik Şiddete Karşı Uluslararası Mücadele Günü maalesef devletler nazarında karşılığını bulamadı. Özellikle ülkemizde her gün gündemimizde olan kadın cinayetleri, hayatın her alanında kadınların uğradığı şiddet ve taciz vakaları söz konusuyken ülkemizde ve dünyanın birçok ülkesinde tüm bunlara kayıtsız olan devletlerle karşı karşıya kalınıyor. Kadınları koruyan yasaları gündeme getirmek bir yana, mevcutta kadını koruyan yasalara düşmanca saldırılar gerçekleşiyor. Kadınlar savaş durumunda dahi taciz ve tecavüze uğruyor, hatta 2000’li yıllarda dahi bir eşyaymışçasına alınıp satılıyor, kirli pazarlıklar için malzeme edilebiliyorlar.
Mirabel kardeşlerin mücadelelerinin ışığında ülkemiz ve dünyadaki bu durumu düşündüğümüzde, 25 Kasım’ın kadınların seslerinin en gür çıkması gerektiği günlerden biri olduğu bir kez daha kendini gösteriyor. Geldiğimiz noktada kadınların yaşamlarının ve haklarının ulusal ve uluslararası hukuk ile korunmasının kadınların mücadelesinden geçtiği aşikardır.
Leyli Sanat Derneği olarak Mirabel Kardeşler ve mücadelelerini anıyor; kadınların en temel hakları olan canları uğruna, canları pahasına verdikleri mücadelelerinde seslerine ses katmaktan onur duyuyoruz!
*Dernek üyemiz Derya Boz’un katkılarıyla hazırlanmıştır.