Yetmişlerin uzun soluklu Türkiye sineması, kendini Yeşilçam olarak karşımıza çıkarır. Salon filmleri, belli bir düzen içinde oluşturulmuş senaryolarda hayat bulur. Günümüzde hâlâ isimlerini unutmayacağımız yüzler, kült rollerle karşımıza çıkar. Güzel kadınlar, yakışıklı beyler salon filmlerinin yükselişi ile akıllarda yer edinir. O dönemin önemli isimlerinden biri de Lale Belkıs’tır. İncecik fiziği, sarı küt saçları ve uzun boyuyla sinema sektörünün vamp kadınlarından biridir. Dönemin popülerleşmiş Sezercik filmlerindeki kötü üvey anne rolüyle anımsasak da aslında pek çok yeteneğiyle sanat hayatının her alanında buğulu dokunuşları olacaktır.
Lale Belkıs, gerçek adıyla Belkıs Durmaz, 1938’de İstanbul’da dünyaya gelir. Uzun yıllar Moda’daki evinde yaşamını devam ettirir ve bu ev için daha sonraki zamanlarda “Doğduğum Ev” adlı besteyi yapar. 1950’li yıllarda manken olarak podyumlarda boy göstermesiyle tanınır hâle gelir. Birçok defilenin aranan yüzüdür. Aslında Lale Belkıs oyuncu ve mankenliğinin yanı sıra ses sanatçısıdır. 1971 yılında başrollerini Emel Sayın ile canlandırdığı ”Feride” filminde, Lale Belkıs’ın kendi sesinden dinlediğimiz Fransızca “La Maritza” şarkısı dilimizin ucundadır aslında.
Gerçek yaşamı, Yeşilçam sinemasında oynadığı kötü kadın rollerinden bambaşkadır: Hayatını sanatla bağdaştırmış, müzisyenliğinin yanında ressam, yazar ve dublaj sanatçısı olarak pek çok alanda üreten emekçi bir kadındır.
Lale Belkıs, 1960’llı yıllarda oyuncu Lale Oraloğlu aracılığıyla tiyatro ile tanışır. Oraloğlu Tiyatrosu’nda oyunlarda rol almaya başlar. “Boing Boing, Becerikli Kaynana” gibi birçok oyunda yer alır. İlk evliliğini kendisi gibi oyuncu olan Pekcan Koşar ile yapar. Fakat bu evlilik çok uzun sürmez. Tiyatroda çalıştığı dönemde eş zamanlı olarak diksiyon dersleri de alan Lale Belkıs, dublaj sanatına da yönelir. İpek film stüdyosunda Türkiye’ye giren yabancı filmlerin ünlü isimlerini seslendirir. Sophia Loren, Eva Gardner gibi pek çok ismin dublajını yapar. Aynı zamanda yerli sinemanın başarılı ismi Cahide Sonku’nun da dublajını yapmıştır. Pek çok yardım kuruluşunda gönüllü çalışmış ve anılarını, mankenlik, oyunculuk geçmişini “İpek Çoraplar” adlı kitabında anlatmıştır. İkinci evliliğini, Ateş Böceği Yalçın olarak ünlenen oyuncu ve komedyen Yalçın Otağ ile yapmıştır. Daha sonra Yalçın Otağ, 2014 yılında karaciğer yetmezliğinden hayatını kaybetmiştir.
Son dönemlerde, sosyal medyanın da popüler olmasıyla beraber genç kitle, Lale Belkıs’ı 1970 yılı yapımı “Kalbimin Efendisi” isimli sinema filmindeki, o meşhur repliğiyle hatırlar belki de:
“Ben de gezmek istiyorum, ben de eğlenmek istiyorum, ben de ben de…”
Biraz serzeniş, biraz sitem, biraz da her dönemdeki ev hanımlarının haleti ruhiyesini yansıtır bu sözler. Şimdilerde gülümseyerek hatırladığımız, zaman zaman sosyal mecralarda gündeme dair paylaşımlarımızda kullansak da bu sahneyi o dönem için oldukça sükse yapmış bir karakter rolüdür. Lale Belkıs, bu filmdeki performansıyla 7. Altın Portakal Film Festivalinde, “En İyi Yardımcı Kadın Oyuncu” ödülüyle taçlandırılır. Başarılı sinema geçmişi, beraberinde birçok filmde yer almasıyla devam etmiştir. “Ölüm Tarlası, Harun Reşit’in Gözdesi, Bir Demet Menekşe” gibi pek çok projeyle sinema hayatını sürdürmüştür. 1984 senesine gittiğimizde ise dönemin en iyi yönetmenlerinden biri olan Atıf Yılmaz ile yolları kesişir, senaryosunu Murathan Mungan’ın yazdığı; Müjde Ar, Füsun Demirel ve Cihat Tamer gibi önemli isimlerin yer aldığı “Dağınık Yatak” isimli filmle Türkiye sinemasının mihenk taşlarından biri olmuştur.
Lale Belkıs’ın uzun soluklu sanat hayatı, birçok yönüyle hep taze kalmıştır. Bir projede yer alarak bir diğer ilgi alanını susuz bırakmamış, eş zamanlı çalışmalar yapmıştır. Kadın ruhunun, yılların zamansız akışında körelmediği gerçeğini kırabilen önemli isimlerden olmuş ve çalışmayı, üretmeyi hiçbir zaman bırakmamıştır. Müzisyenliği, resme olan aşkından, oyunculuktaki taze duruşundan ödün vermemiştir. Nitekim 2007 yapımı sinema filmi “Beyaz Melek”teki performansıyla da adından söz ettirmiştir.
Usta sanatçı, günümüzde yazları Datça’da, kışları ise Moda’daki evinde yaşamını sürdürmektedir.