Bekar Anneler İçin Artık Bir Dernek Var!

BEKAR ANNELER İÇİN ARTIK BİR DERNEK VAR!

Türkiye’de sayıları milyonlarca olan bekar annelerin sorunlarını ele almak, farkındalık yaratmak, ekonomik ve entelektüel gelişimlerini desteklemek amacıyla kurulan Bekar Anneler Derneğine yeni sayımızda yer vermekten mutluluk duyuyoruz.

Derneğin kurucusu, sosyal etki danışmanı Serap Yelkenci ile Leyli Sanat Derneği yönetim kurulu başkanı Ufuk Yeşil’in gerçekleştirdiği söyleşiden kesitleri aşağıdan okuyabilir, video kaydına erişmek için buraya tıklayabilirsiniz.

Ufuk Yeşil: “Bekar anne” kelime grubu bizim çok merak ettiğimiz bir ifadeydi ve eminiz ki üzerine konuşulacak çok şey var. Öncelikle nasılsınız, nasıl geçiyor? Seçim sonrası neler hissediyorsunuz, bahar geldi mi? Böyle bir girişle başlayalım.

Serap Yelkenci: Heyecanlıyız çünkü bizim için de yeni bir başlangıç. Çok uzun zamandır üzerine çalıştığımız bir konu. Yeni dönem sanki bekar annelerin dönemi olacak gibi bir hissimiz, heyecanımız var. O yüzden mutluyuz.

U.Y.: Evet, çok paralel oldu. Aslında yakın zamanlarda hem açılışınız oldu, hem seçim sürecini geçirdik. Bence hepimiz için yeni dönem gibi geliyor bana da. Bekar Anneler aslında uzun zamandır var fakat dernek statüsünü çok yeni kazandınız. Sizin cümlelerinizle Bekar Anneler Derneği nasıl ortaya çıktı, neler yaptı, neler yapacak?

S.Y.: Aslında bekar anneler kavramı çok yeni. Oysaki zaten toplum içerisinde var olan bir durum. Aslında bu durum, bir yaşam tarzı. Bu nasıl gerçekleşiyor: Birinin eşi öldüğünde bekar anne olunabiliyor, bir boşanmayla sonuçlanan bir evlilik kurumu olduğunda da bekar anne olunabiliyor ya da istem dışı çocuk sahibi olan bir kadın da bekar anne olabiliyor. Şimdi burada önemli olan, konu ne olursa olsun elimizde bir durum var. Bu durum nedir: anne ve çocuğun oluşturduğu bir hane yapısı.

Bekar anneler zaten vardı. Fakat bu dile getirilmiyordu, vücut bulmuyordu. Bugün dernekleşme sürecimizle birlikte, bu mevcut olan durumu bir şekilde, bir kurum altında toplamış olduk. … Toplumun bir parçası aslında bekar anneler. Bu konunun var olduğu ve görünür olması gerektiği iddiasıyla derneği kurduk.

Peki nasıl başladı? Her girişim, insanın kendi deneyiminden hareketle yola çıkar. Benim boşanma sürecimde kafamda bir sürü soru vardı. Bu soruları sorabileceğim hiçbir kurum olmadığını fark ettim. Yani merak ediyorum, bir soru soracağım ama kime soracağım? … Dolayısıyla o gün şunu anladım ki bu, Türkiye’de konuşulabilir bir konu değil. Ayıp ve bunu kimseye söylememeliyiz ya da konuşmamalıyız. O gün dedim ki, ben ne yapabilirim? Kapalı-açık grup neyse bir grup vasıtasıyla insanlarla tanışmalıyım. Ekim 2021’de bir tane video çektim, sosyal medya hesabım takipçilerim dışındaki insanlara kapalı olmasına rağmen paylaştım. Nasıl olduğunu bilmediğim bir şekilde o gün elli kişiyle etkileşime geçtim, bana ulaştılar. Bu noktaya gelince de dedim ki: Demek ki bu gerçekten bir ihtiyaç ve ben bu insanlarla bir şeyler yapmalıyım. Bir tanışalım, sonra ne yapabiliriz bir anlayalım, dedim. Oradan başlayan bir topluluk oluşturma süreci gelişti ve 2 yıl içerisinde 4 bine yakın bekar anneyle temas ettik. 

Annelerden o kadar çok talep geldi ki… Fakat bizler de bekar anneyiz ve kendi kısıtlı kaynaklarımızla bu konuyu çözmek ve görünür kılmak için alan açmaya çalışırken dedik ki dernekleşmemiz gerekiyor. Çünkü bu iş sadece gönüllülük ile olabilecek bir şey değil. 18 Mart 2024’te derneğin resmi kuruluşunu yaptık. Ondan sonra da bir lansman yaptık.

U.Y.: Anlattıklarınız Leyli Sanat Derneğinin yolculuğuna da çok benziyor. Biz de platform olarak başladık, üç yıl platform olarak devam ettik, sonra dernekleştik. Dernekleşmemizin en temelinde de söylediğiniz gibi gönüllülükle bir yere kadar ilerliyor. Bir yandan proje geliştirmek gerekiyor. Diğer yandan kurumların sizleri tanıması, bilmesi ya da fon geliştirmek için de dernek olmak büyük destek sağlıyor. Peki sizin dernek olma durumunuzda ne gibi etkenler vardı, benzer midir?

S.Y.: Talebin yüksekliği. Yetişemediğimiz yerler oluyor, olacak da, dernek olsak da olacak. Çünkü nüfus çok fazla ve aile yapısı çok değişiyor. Dolayısıyla bu talebi inisiyatif alıp birkaç kişi yapmak başka bir şey, dernek olarak yapmak başka bir şey, bakanlığın ve yerel yönetimlerin desteğiyle ilerletmek bambaşka bir şey. … Ama bugünkü şartlarımızla 4.000 bekar annemizle etkileşime geçerek, kimilerine maddi yardım kimilerine iş imkanı sağlayabildik. Bu sayı toplam nüfusun içerisinde çok küçük. Ve çok ciddi artan bir tek ebeveynli nüfusu var. Bu sadece dernek olarak çözebileceğimiz bir konu değil tabii ki ama biz inisiyatif alıp bu işin bir tarafından tuttuk. Talebin yüksekliğinden dernekleşmek zorunda kaldık.

U.Y.: Gerçekten de öyle, bekar anneler ifadesinin düşününce bununla ilgili birebir çalışan bir STÖ yok, direkt adres sizsiniz, tüm kapılar size çıkıyor ve çıkmaya devam edecek.

Geçenlerde Taksim’deydim. Meydandaki büyük camiinin minareleri arasında “Aile toplumun temelidir” yazıyordu. Türkiye toplumunda ve siyasi algıda aileyi hep çekirdek veya geniş aile olarak, anne, baba ve çocuklar üzerinden konuşuyoruz. Ve bunu sürekli motive eden, güçlendiren söylemler üretiliyor. Bekar anne kavramıyla aslında bu söylemleri alaşağı da etmiş oluyorsunuz. Yine medyada, dizi temsillerinde de yalnızların, özellikle kadınların evlenmesi teşvik ediliyor, ancak evlendikleri takdirde mutluluğu yakalayabilirler gibi bir mesaj veriliyor. Siz “bekar anne” kavramını bu söylediklerim üzerinden düşündüğünüzde neler paylaşmak istersiniz?

S.Y.: Ben size çok ilginç bir şey söyleyim, daha önce böyle bir soru gelmediği ve basın bültenin de buna yer verme ihtiyacı duymadığımız için bunu hiç anlatmamıştım. Aile Bakanlığı 2011 yılında bir araştırma yapıyor, İpsos’la. O araştırmayı bence herkes okumalı, Türkiye’de yapılmış en güzel araştırma. Orada ailenin tanımını, değişebileceğini, ekonomik koşulların aile tanımlarını nasıl değiştirdiğini ve tek ebeveynli aile nüfusunun kültürel ve ekonomik yapıda nasıl arttığını bakanlığın çalışması bize açıkça gösteriyor. 2011 yılındaki Aile Bakanlığı araştırmasındaki aile tanımını paylaşmak istiyorum: Aile, bireyin toplumsal bağının kurulması noktasında hayatın temelini oluşturan sosyal bir kurumdur. Bakın burada “anne-baba, çocuk” demiyor. Aile kurumunun toplum hayatında gerçekleştirdiği temel işlevler, çocukların bakımı, yetiştirilmesi, eğitilmesiyle aile bireyleri arasındaki duygusal psikolojik, sosyal ihtiyaçların karşılanması. Gene “anne-baba, çocuk” demiyor. Ancak ailenin yapısı, sosyal koşullar ve ekonomik etmenlere bağlı olarak değişiklik gösterebilmekte, buna bağlı olarak da farklı aile modelleri ortaya çıkabilmektedir. Bu bağlamda boşanma, terk, ayrı yaşama ya da ölüm gibi nedenlerle tek ebeveynli aileler günümüzde hızlı çoğalan bir aile modeli olarak karşımıza çıkmaktadır. Bakanlık çok net söylemiş zaten, “en küçük çekirdek aile birimi anne-baba çocuktan oluşur” dememiş ki. Ekonomik koşullar kültürel değişikliklerle birlikte aile kavramı da değişebilir iddiasını 2011 yılında ortaya koymuş. Anne ve çocuğun oluşturduğu iki kişilik ortam da bir ailedir. Aile tanımını yeniden konuşmamız gerektiği farkındalığını yaratmak istiyoruz. Düşünelim, biz üniversite yıllarında arkadaşlarımızı da ailemizden bir parça olarak hissetmiyor muyduk? O dönemlerde herkes böyle şeyler hissetti. Aile, illa kan bağıyla kurulmak zorunda olan bir kavram değil ki… Bu daha duygusal bir boyutu ama hukuksal düzlemde tek ebeveynli haneleri de aile olarak kabul ediyoruz, etmek zorundayız da. Çünkü sayı çok, o kadar çok ki “ben seni görmezden geliyorum, sen aile değilsin” demek bugün belki mümkün ama 5 sene sonra kimse bunu diyemeyecek. Çünkü gittikçe artan bir tek ebeveynli aile nüfusu var. Bu bir oluş.


Burada anne ya da baba olması aslında durumu değiştirmiyor. Yani baba ve çocuktan oluşan kurum da aile. Biz niye bekar anneler tarafından işi tuttuk? Çünkü kültürel olarak çocuklarımızın bizim ülkemiz sınırlarında genellikle annelere velayeti verildiği için anne ve çocuk. %86 gibi ciddi bir sayı var. Çoğunluk bu kısımda olduğu için biz derneği Bekar Anneler Derneği olarak adlandırdık. Oysaki tek ebeveynli hanelerin problemini dile getirmek üzere kurulduk. Herhangi bir cinsiyet ayrımı yapmıyoruz.

U.Y.:  Bunu öğrendiğime çok sevindim çünkü bakanlık tarafından böyle ifadeler kurulduğunu duymak beni çok şaşırttı. Ama işte yıllar içerisinde bambaşka söylemler üretildi, başka kaynaklara dayatıldı. 

S.Y.: Ve inanır mısınız, o kadar güzel bir makale ki tek ebeveynli hanelerin görünür kılınması için ilgili televizyon programları yapılması, reklam filmleri çekilmesi, topluma anlatılmasını iddia etmiş. Derneğimizin yapmak istediği ne varsa bakanlık aslında bu sorumluluğa sahip olması gerektiğini 2011 yılında ortaya koymuş. Biz aslında şu anda “onların yapmadığını yapacağız” iddiasıyla, yapmadığı birçok şeyi yapmak üzere kurulduk.

U.Y.: Basın bülteninde 3.5 milyon kadar bekar anne olduğundan bahsediliyor. Ben bu veriye nasıl ulaşıldığını, nasıl bir araştırmadan geçtiğini merak ediyorum. 3.5 milyon az bir sayı değil, bu arada 4 binlik bir hedef kitleden bahsettiniz, muhakkak hiçbir STÖ hedef kitlesine ulaşamıyor, ulaşmak zorunda da değil ama siz bu 4 bine artı hedef ne koyuyorsunuz, çalışmalarınızı çeşitlendirirken nasıl bir yol izleyeceksiniz? Geleceğe yönelik planlarınızı öğrenmek isterim.

S.Y.: Öncelikle bu sayıya nasıl ulaştığımızdan bahsedeyim, bunu yaklaşık olarak söyleyebiliyoruz. Yaklaşık dememizin sebebi de elimizde resmi bir veri yok, açıklanmış bir veri de yok. Dernek olduğumuz için bu resmi veriye ulaşmak için ilgili kurumlara yazısını da yazacağız. Bu yaklaşık sayıyı nasıl hesapladık? TÜİK’in hane verilerinden ve boşanma hızından, ortalama çocuk sayısından yaklaşık 3.5 milyonluk bir rakam dedik. Fakat bu devam eden, sürekliliği olan bir durum olduğu için 3.5 dedik. Bunu hesaplamamız yaklaşık bir yıl önceydi. Belki şu anda 4 milyon dememiz gerekiyor. Çünkü bu rakamların içerisinde boşanması devam eden, 5-6 yıl süren davaların olduğunu biliyoruz ve bunlar resmi olarak boşanmış ve ayrılmış olarak gözükmüyor. TÜİK verileri bize zaten halihazırda boşanmış olanların ya da eşi ölmüşlerin oluşturduğu rakamları gösterebildiği için rakamsal olarak hep yaklaşık demek zorunda kalıyoruz.

Bu süreç içerisinde biz üç temel problemle karşılaştık. Bunlardan biri sosyalleşme ve toplumda kendini öteki hissetme. … Birinci problemimiz yalnızlık, bu kadınlar ötekileştirildiler çünkü. Aslında yalnız olmadıklarını, sayılarının çok fazla olduğunu biliyoruz fakat birbirlerini bulamıyorlar. Topluluğun yolculuğu buna oldukça hizmet etti.

İkincisi ekonomik zorluklar. Şimdi, bugünün Türkiye’sinde zaten iki gelir getiren bir hanede çocuk yetiştirmek bile zorken tek kişilik bir hanede hayatını devam ettirmek çok zor. Dolayısıyla bekar anneler bizden ikinci iş taleplerinde bulundular. Çalışmaktan gocunan yok, sadece yetmiyor, bize lütfen ikinci ek gelir projeleri yapabilir misiniz, dediler. Biz birkaç farklı proje yaptık.

Üçüncüsü de bilgi. Şimdi bütün içerikler üç kişilik hane üzerinden olduğu için benim çocuğuma okutacağım bir hikaye kitabından tutun, götüreceğim bir pedagogun uzmanlığına kadar bütün bilgi üç kişilik hane üzerinden dizayn edildiği ve onun üzerine uzmanlaşıldığı için bilgi üretimiyle ilgili bir problem var.

U.Y.: Sosyal medya bizler için çok büyük bir güç, az ya da çok kullanıyoruz, bir şekilde iletişim kurmanın yolları var orada. Bir de iletişim kuramadığımız, kuramayacağımız insanlar var. Eminim yerelde, kırsalda boşanmış ya da eşini kaybetmiş olan anneler var. Eminim onların o bölgede ayakta kalmaları, örneğin evlenmek zorunda bırakılmaları gibi bir sürü hikayeleri vardır. Keşke onlara ulaşmanın yolları daha fazla olsa. Belki yerel yönetimlerle kontak halinde olmak, onlardan veriler alabilmek kıymetli olabilir.

S.Y.: Yerel yönetimlerde şu anda yok, çok küçük bir grup biliyorum, belediye olarak bu konuda çalışanlar hemen tespit ediliyor. Yerelde o kişiyle iletişime geçiliyor ama çok az bir yerde. Bunu tüm Türkiye’ye modellemek gibi bir niyetimiz var. Dediğiniz çok kıymetli. Ulaşamadığımız, yani sosyal medya kullanmayanlar tabii ki bize ulaşamıyor. Biz erişebildiğimiz sayıları yukarı çıkarmak isteyeceğiz ama bugün sınırı var. O yüzden, yaşayın yaşamayın, konu bu ülkenin bir problemi, bu konuyu herkesin sahiplenmesi gerekiyor. Çünkü benim çocuğum da yarın bu toplumun bir parçası olacak. Ne kadar insan bu konuyu sahiplenirse o kadar çok kişiye ulaşabiliriz. Biz 3.5 milyon kişinin problemini bugünkü gerçekliğimizle çözemeyiz. Ancak bize ulaşanların problemleriyle ilgilenebiliriz.

U.Y.: Dernek kuruluşunuzdan sonra bir açılış etkinliği yaptınız. Kimler sizlerleydi, neler konuşuldu, nasıl bir dayanışma hali oluştu? Eminim güçlendiğiniz bir etkinlik gerçekleşmiştir çünkü o destekleri görmek çok önemli. O güne dair izlenimlerinizi paylaşabilir misiniz?

S.Y.: O gün çok kalabalık bir ekiple değildik zaten sorun çok kalabalık olamamamız. Bizim asıl problemimiz şu: hayattaki bütün sorumluluğun bekar annelerin üzerinde olması.

Ama canlı yayın açtığımız için dijitalde çok ciddi bir katılıma ulaştık. Gelenler kimlerdi? Program akışımızı iyi dizayn ettiğimizi düşünüyoruz. Önce kavramı bir sosyolog hocamız bize tanımladı. Avukat bir hanımefendi vardı. İBB’den yerel yönetimlerin neler yapabileceğini bize anlatan yetkililer geldi. Ayrıca işbirliği fırsatları da oldu, sonrasında bize çok sayıda ulaşan marka oldu ve istihdam konusunda hiç bekar anneleri öncelemediklerini ve bu etkiyle bekar anneleri istihdamda öncelemeleri gerektiğinin farkına vardıklarını ve nasıl işbirliği yapabileceğimizi paylaştılar. Bu şekilde üç markamız oldu, üçü de perakende markasıydı. Yani ben bu sayının ona çıkacağına çok inanıyorum. Siz doğru bir şeyi, iyi bir niyetle, doğru bir hamleyle yaparsanız destek zaten gelecektir.

U.Y: Yukarda markalardan bahsettiniz, işbirlikleri doğabilir dediniz. Peki şimdi ne yapmayı planlıyorsunuz? Proje çağrılarını değerlendiriyor musunuz, derneği nasıl bir gelecek bekliyor?

S.Y.: Problemleri söylemiştim, bu problemleri çözmek adına çeşitli projelerimiz var. İlk problemimiz yalnızlık, yani bir mekansal ihtiyaç. Yerel yönetimlerin kapısını çalmayı hayal ediyoruz ve özellikle bulunduğu ilçedeki bekar annelerin birbirleriyle tanışması noktasında belediyelerden destek talep edeceğiz. Sosyalleşme ihtiyacını yerelde çözebiliriz. Elbette biz dijital ortamda bekar annelerle ilgili aktiviteleri zaten yapıyorduk fakat yüz yüze gelmeyi de çok istiyorlar. İkincisi ekonomik boyutta da markalarla işbirliklerini istihdam noktasında projelerle destekleyeceğiz. Bilgi üretimi noktasında da biz bir podcast serisine başlıyor olacağız. Bu podcastte de tamamen bekar annelerin hayatını kolaylaştıracak içerikler yer alacak. Ulaşamadıkları bilgileri bekar annelere özel bir şekilde ulaştırıyor olacağız. …

U.Y.: Heyecanla takip ediyor olacağız. Çünkü gerçekten kıymetli bir alan ve çok sayıda insan topluluğu bu şekilde etkileniyor ve alanla ilgili her türlü bilgi paylaşımı aslında milyonlarca insanın daha çok bilgi almasını ve deneyimlerini dönüştürmesini sağlayacak. 

S.Y.: İnsanlar her zaman bir araya gelebilirler. … Körlükle yaşamak da mesela bir durumdur, engelli olmak da. Durumlar sizi bir araya getirir. Bekar annelik de bir durum olduğu için bu durumun kendine has ihtiyaçları var. Bunlar etrafında ne yapılması gerekiyorsa onları yapacağız. Çocuklar en büyük önceliğimiz. Bekar annemiz anne olarak iyi oluş halinde olduğunda, çocuğumuz sağlıklı ve kendini ifade eden bir anneyle olduğunda zaten o çocuk otomatik olarak sağlıklı oluyor. Bekar anne olduğu için kişinin utanmasına ya da kendini mutsuz hissetmesine gerek yok.


Durumu yaşamayan birine bakışı ne olması gerektiğini anlatmak, toplumu dönüştürmek gibi bir misyonumuz da var. Yani hem durumu yaşayanlar hem de toplum tarafından problemlerin fark edilmesi ve öteki gibi bakılmaması için bir mücadele içerisinde olacağız.

U.Y.: Son sorumu da derneğimizle alakalı bir yerden sormak istiyorum. Biz kültür-sanat alanında çalışma yürütüyoruz ve sizin anlattığınız problemleri düşününce kültür-sanata dair sorunlar biraz daha geride kalıyor. Kadınların veya özelleştirirsek annelerin ev içi sorumlulukları, çalışıyorlarsa iş hayatları sebebiyle vakit yaratmakla ilgili sıkıntıları olabilir. Ya da mahrum bırakılıyorlar bir şekilde. Kültür-sanat da toplumu dönüştürmenin en temel noktalarından bir tanesi. Bununla ilgili derneğinizde neler konuşuluyor, neler yaptınız?

S.Y.: İlk yaptığımız etkinliklerden biri çay sohbetleriydi. Bir kitap okuma atölyesi yaptık, bir arkadaşımız bize Kurtlarla Koşan Kadınlar’dan bir hikaye okudu, o hikaye üzerine sohbet ettik, hepimiz farklı lokasyonlarda olduğumuz için dijitalde yaptık.

Duyguların, dile gelemeyen noktaların kimi zaman resimle, kimi zaman şiirle, kimi zaman bir filmle dışa vurulması mümkün. Orada bir yaşanmışlık var. Dolayısıyla bizim kitlemiz sanatla çok iç içe olmaya hazır bir kitle. Çünkü bu güne kadar dile gelememiş şeyler sanat aracılığıyla aktarılabilir. Bunlarla ilgili elbette çalışma yapmak isteriz ama o noktaya gelinceye kadar öncelik noktasında çözmemiz gereken, yani hayatı sürdürmekle ilgili büyük problemlerimiz var. Bizim yaptığımız ilk çalışmalardan birinde yine sanatı araç olarak kullandık. Sanat noktasında işbirlikleri geliştirilebilir, neden olmasın?

U.Y.: Dergimizin bu sayısında emek ve onur kelimelerini konuşuyoruz. Kelimelerimiz üzerinden belki son sözlerinizi paylaşmak istersiniz.

S.Y.: Biz halihazırda yoğun bir emek veren grup içerisindeyiz. Psikolojik emek de bu işin bence en zor kısmı. Bir komşuyla selamlaşmak, selam versem mi, vermesem mi tedirginliğinin psikolojisiyle uğraşmak bile bir emek. Emeği de çok iyi tanımlamak gerektiğini düşünüyorum. Teşekkür etmeliyim, ilginizi çekmiş olduğumuz için.

Son söz olarak da şunları paylaşabilirim, bu durumu yaşayın yaşamayın, bu konu ülkenin büyük bir konusu ve bu ülkenin yarınki toplumsal dinamiklerini bekar annelerin yetiştirmiş olduğu çocuklar da sağlayacak; gençlerimiz, yarının gençleri. Nüfusun büyük bir çoğunluğunu bu anneler ve bu annelerin çocukları oluşturacak. Dolayısıyla yarının Türkiye’sini düşünerek bugün bu konuyu herkesin sahiplenmesi gerektiği çağrısını yaparak bitirmek isterim. Ülkesini seven herkesin ülkesindeki bütün çocuklara eşit bir yaklaşım göstermesini ve o çocukların gelişimine katkı sağlamak için konuyu sahiplenmesini isteyebilirim herkesten. 

Bekar Anneler Derneğinin web adresine ve Instagram hesabına üzerlerine tıklayarak ulaşabilirsiniz.

Önceki Gençlerin Bayramı ve Gençlik Hakları

Biz Kimiz?

2018’den bu yana sanatta ifade özgürlüğü hak temelli faaliyet gösteren Leyli Sanat Derneği, edebiyat alanındaki çalışmalarını güçlendirerek hem sivil toplum alanına hem de sanat dünyasına nitelikli, çeşitli ve kapsayıcı içeriklerini sunmak için SİYAH E-Dergi Projesi’ni yürütüyor.

İletişim Bilgilerimiz

© 2024 Leyli Sanat Derneği, Tüm hakları saklıdır.